Bu günlerimiz iyi gülerimiz olabilir
Türkiye'de vaka sayıları ciddi şekilde artışa geçti. Vakaların artması ile birlikte tedbirlerde arttırıldı. Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya ise bu konuyu kaleme aldı.
Türkiye genelinde koronavirüs vakalarının artışa geçmesinin ardından kısıtlamalar da yeniden devreye sokulmaya başlandı. Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, Bilim Kurulu üyelerinin gelecek 10 gün içerisinde kısıtlamalarda yeni adımlar atılabileceğinin sinyalini verdiğini köşe yazısında aktardı.
Koronavirüs salgını tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yeniden pik yapmaya başladı. Vaka sayıları her geçen gün daha da fazla artış gösteriyor. Tedbirlere uyulmaması ise yeni tedbirlerin ve kısıtlamaların da kapısını aralıyor. Sarıkaya, daha büyük kısıtlamaların ihtimallerini köşe yazısında değerlendirdi.
Sarıkaya'nın çok konuşulan köşe yazısı:
Koronavirüs salgınına karşı ilk önlemler alınırken, devamının gelmesinin an meselesi olduğunu karar alıcılar da söylüyor.
Altını çizdikleri süre de gelecek 10 güne ilişkin:
“Eğer 10 gün içinde vaka sayısında bir düşüşle karşılaşmaz isek daha fazlası gelir. Adliyeler ve bazı kamu kurumları dahil edilmedi, onlarda da kapanma devreye sokulur…” Bu sözün sahibi de salgın ortaya çıktığı günden bu yana nerelerde kapanma, nerelerde açılmanın olacağı konusunda tavsiyelerde bulunan Bilim Kurulu üyesi, Halk Sağlığı uzmanı Prof. Dr. Levent Akın… Bilim Kurulu’nda katılan üyelerin neredeyse tamamı daha sert tedbirler önermiş, içeriğine girmedi ama ağırlıklı bölümünün çıktığını bildirdi.
BUNLAR DAHA İYİ GÜNLERİMİZ OLUR
Sorunun İstanbul’da gittikçe içinden çıkılmaz hale geldiğini, baskılanmaz ise daha büyük boyuta ulaşacağını vurguladı. “Eğer böyle giderse bunların daha çok iyi günlerimiz olduğu görülür” dedi. Kapanmanın da getirdiği sorunlar olduğunu belirtti. Hükümetin de kapanmaya ekonominin dinamikleri nedeniyle olumlu bakmayabileceğine vurgu yaptı.
HES KODU İLE İZİN
Toptan kapanma yerine önerisi daha önce bazı Avrupa ülkelerinde uygulanan, kendisinin de Azerbaycan’da uygulamasına bizzat tanıklık ettiği sistem. Buna göre sokağa çıkmak isteyen kişi daha önce belirlenen merkeze bir SMS yolluyor ve “Şu saatler arasında, şu adreste bulunmam gerekiyor” deyip izin istiyor. Merkez ise o saatlerde gideceği yerde yoğunluk yoksa belirlenen saatler içinde orada bulunmasına izin veren bir SMS yolluyor. Diyelim ki daha fazla süreye ihtiyacı var; yeni bir SMS mesajı ile ek süre isteme hakkına da sahip oluyor, ancak gerekçesini de bildirmesi gerekiyor. Sokakta polis çevirdiğinde de izin SMS’lerini gösterip cezadan kurtuluyor. Prof. Dr. Akın, bunun çok iyi çalışan HES kodu sistemi içinde de yapılabileceğine dikkat çekti.
ÖZEL SEKTÖR DE UYGULUYOR
Ankara’da bir pastanenin uygulamayı başlattığına bizzat tanıklık ettiğini belirterek, “Demek ki özel sektör de bunu uygulayabiliyor. HES kodunu görmeden içeri kimseyi almıyor” dedi. Uygulamanın İstanbul’da örneği çok görülen açık pazarlarda zorunlu hale getirilmesinin faydasına işaret etti. Ateş ölçümünün ancak %30 oranında virüse maruz kalanı tespit edebildiğini, oysa HES kodu ile hastalık kapmış olanın da anında görülebileceğini belirtti. Sorunun da daha çok bu kişilerden kaynaklı olduğunu bildirdi. Tam kapanma halinde fırın, belediye temizlik hizmetleri, posta, hazır yemek paket servisi gibi birçok yerde sıkıntının yaşandığına da vurgu yaptı.
DÜĞÜN NİŞANLAR YASAKLANMALI
İstanbul için mesai saatleri düzenlemesinin sabah 06.00 ile 10.00 arasındaki saatlere yayılmasının zorunlu olduğunu, bunu İl Pandemi kurullarının ayarlaması gerektiğini söyledi. Bu aşamada şu önerisini de dile getirmekten kaçınmadı:
“Tüm eğlence mekanlarının kesinlikle, hem de uzun vadeli kapanması gerekir. Düğünlere çok yakınlarının gelmesi ve sayının 50’yi geçmemesine yönelik bir düzenleme yaptık, ama olmuyor düğünlerin tamamen yasaklanması lazım. Çünkü nikahta sınırlı sayıda kişi bulunuyor ama evdeki eğlence engellenemiyor. Düğün ve nişan kesin yasaklanmalı…” Bu aşamada sağlık çalışanlarının aşırı yorgunluğunun yarattığı problemlere de dikkat çekti; bunun sağlık sistemini de etkileyecek noktaya doğru gittiğini söyledi. Arkadaşlarının yorgun hallerine bizzat tanıklık ettiğini de sözlerine ekledi.
Başta da belirttiği gibi, dilerim İstanbul’da başlayıp ülkenin her yanını kapsayan, birinin diğerinden farlı olmadığı bir sonuca getiren salgın yeni önlemlerle bir noktaya varır. Ancak alınan tedbirlere ilişkin daha açıklayıcı olunması gerektiği de bir kez daha ortaya çıktı.
TEDBİRİN ANLAŞILMAZLIĞI
Sabah saatlerinde özellikle Milli Eğitim Bakanlığı kaynaklı düzenlemelere ilişkin soru bombardımanı vardı. Örneğin saat 13.00- 16.00 saatleri arasında sokağa çıkma izni olan üniversiteye hazırlanan 20 yaş altı bir genç özel ders almayı hangi arada başaracak. Ya da başarılı bir sporcu olan genç, şampiyonaya hangi arada hazırlık yapacak. Bunların hiçbiri yayınlanan genelgelerin içinde yoktu. Umarım daha iyi anlatılır, yoksa arapsaçına döner; yasağın da yaptırımı kalmaz. PANDEMİ sürecinde çok şeye tanıklık ettik, ancak dün Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde yaşanan sanırım dünyada da bir ilk olacak.
Başlıktaki gibi "Maskesiz prova yaptıkları" gerekçesiyle gelen ihbar üzerine Ankara Devlet Opera ve Balesi'ne (ADOB) giden polis nefesli çalgılar sanatçıları başta olmak üzere sanatçılara uyarıda bulundu, yazılı başvuru istedi. Şimdi sıkı durun, Sağlık Bakanlığı İhbar Hattı'na başvurup kendilerine ceza yazması için güvenlik gücü gönderilmesini isteyenler de provadaki ADOB sanatçılardan başkası değildi. Sanatçıların aktardığına göre, ADOB'ta dün cumartesi günü sergilenecek olan "Operet Gecesi"nin provaları yapılıyordu. Bazı sanatçılar, 20 kadar nefesli çalgının bulunduğunu, buradan çıkan damlacıkların kendileri için risk oluşturduğunu belirterek provaların iptalini istedi. Konserlere de ara verilmesi gerektiğini bildirdi. Ancak önceki akşam alınan tedbirlerin arasında bulunmadığı için yöneticiler provaların devamı yönünde karar verdi.
Bunun üzerine sanatçılardan bazıları, 40 kişilik orkestrada bulunan nefesli çalgıların fazlalığına dikkat çekerek, bunun kendilerinin ve ailelerinin sağlığı için sorun teşkil ettiğini ileri sürdü ve Sağlık Bakanlığı İhbar Hattı'na "Maskesiz prova yapıldığı, koronavirüs tedbirlerine uyulmadığı" gerekçesiyle ihbarda bulundu. Bakanlığın yönlendirmesi üzerine salona giden polis provayı durdurdu.
Nefesli çalgıları icra eden sanatçılar, "Maske veya siperlik takıp nefesli çalgıyı çalamayız ki! Nasıl üfleyeceğiz" dese de tartışma bitmedi. Polis bir de yazılı olarak kendilerine şikayetlerini iletmeleri isteyince sanatçılar "bu şartlarda çalışmayız" deyip salonu terk etti. Cumartesi günü konserin olup olmayacağının akıbeti bilinmiyor. Ancak bir gerçek var ki alınan tedbirlerin yarattığı karmaşa sadece üniversite için kursa giden 20 yaş altındaki çocukları kapsamıyor; bazen de sanatçılarda böyle etki yaratabiliyor. Bakalım nefesli çalgılara nasıl çözüm bulunacak.