Erdoğan'dan ültümatom
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan çok net sözler, "tekrar yaşandığı takdirde daha şiddetli bir biçimde geliriz"
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan Esed'e ültimatom, tekrarı yaşandığı anda daha şiddetli bir biçimde geleceğiz!
Başkan Erdoğan, bugün Yunanistan'ın mültecilere yönelik şiddetine tepki gösterdi.. Avrupanın olaylara ses çıkarmadığını belirten Erdoğan, “Bu tablo karşısında yüreği yanmayanın insanlığından şüphe ediyorum” diyerek, İdlib ateşkesiyle ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan yaptığı açıklamasında Suriye rejiminin anlaşmayı bozması halinde, daha şiddetli bir şekilde bu zalimlerin üzerine gideceğiz" dedi.
Başkan Erdoğan, Türkiye'nin Kahraman Kadınları programında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Cumurbaşkanı Erdoğan pragramda şu ifadelere yer verdi.
"Şehitlerimizin yakınlarının istihdamdan eğitim öğretime kadar tüm meselelerini çözmeye çalışıyoruz. Toprak baktığınızda arazidir ama şehit kanlarıyla yoğrulduğu zaman onun adı vatandır. Şehitlerimizin cennetteki mekanlarının âli olmasının Rabbimden niyaz ediyorum. Burada bugün kadın meselesi enine, boyuna tartışılacak konuşulacak. Türk milleti olarak bizim kadına bakışımız herzaman çok nettir. Dünya kurulduğundan beri, ilk insandan beri, insanlığın yarısı erkek yarısı kadındır. Bunlardan hangisini çıkarırsanız çıkarın geriye insanlıktan eser kalmaz” dedi.
Kadınlara bazı toplumlarda yapılan haksızlıklar olduğunu belirten Erdoğan, “Nerede kadınlara, yeni doğan kız çocuklarına bir aşağılama varsa orada helak vakti yakın demektir. Kadını insan değil meta olarak gören, sırf cinsiyetinden dolayı zulmeden hiçbir toplumun geleceği aydınlık olmaz. Bizlerin, inancında da kültüründe de özünde ayrımcılık hiç olmamıştır. Nasıl her insanın farklı özellikleri, kabiliyetleri varsa aynı durum erkekle kadın arasında ve kadınların arasında vardır.
Dünya tarihi boyunca olduğu gibi bugünde çeşitli yöntemlerle insanın insana yaptığı çeşitli zulümlere şahitlik ediyoruz. Ezilen, horlanan, dövülen, hatta öldürülen milyonlarca insanın yürekleri yakan trajedisi karşısında gerçekten üzüntülüyüz.
Hemen yanı başmızda sınırımızda yaşayan Suriyelilerin önemli bölümünü kadın ve çocuklar oluşturuyor. Bizim yüreklerimiz dağlanırken insanlık buna karşı maalesef sessiz kalmay tercih ediyor. Batı'ya gitmek umuduyla kara ve deniz sınırına yığılan mülteciler arasında en çok sıkıntıyı kadınlar ve çocuklar çekiyor. Denizdeki o botları Yunan askerleri şişlemek suretiyle Ege'nin azgın dalgalarına bırakırken anneler orada hem kendileri hemde aileleri için mücadele veriyor. Peki bütün bu olanların karşısında batı bunlar için ne yapabliyor. Avrupa'nın bütün bunlar karşısında acaba yüreği yanıyor mu? Hayır. Sesi çıkıyor mu? Hayır. Bu tablo karşısında yüreği yanmayanın, kalbi titremeyenin insanlığından şüphe etmek gerekir.
Malesefki bunlarda vicdan yok, insaf yok. Ey Yunanistan, bu insanlar senden gelip geçecek ve Batı'nın başka ülkesine gidecek, sen bundan neden rahatsız oluyorsun? Biz size dedik, böyle giderse kapıları açacağız ama siz bize inanmadınız. Ey Yunanistan, sen de kapılarını aç. Gitsinler Avrupa'nın diğer ülkelerine. Bu işin başka bir çıkışı yok. Adil yük paylaşımı diyorsak, biz de bu adil yük paylaşımına ortak arıyoruz. Bizde hala 3,5 milyon mülteci, kapımıza dayanan 1,5 milyon mülteci bulunuyor. Hamd olsun şimdi ateşkes imzaladık. Ümit ediyorum ki, bu böyle devam eder.
Siyonist İsrail de aynısını yapıyor. O anneleri yerlerde nasıl sürüklediğini görmüyor muyuz? Ama ne diyorlar: İsrail'e bu kadar sizler ifadelerde bulunursanız ilişkiler noktasında hayra alamet olmaz diyorlar. Biz şu anda hakla beraberiz, batılla değil. Bunu iyi ayırt etmemiz lazım. Kadın bedenini metalaştıranın, 8 Mart'ı da aynı amaçla kullanmasındaki ironiyi ben sizlerin değerlendirmesine sunuyorum.
Sınırımının hemen yanıbaşındaki Suriye'de son 9 yıldır yaşanan insani krizde ortaya çıkan yükün çok büyük bölümünü tek başımıza üstlenmek durumunda kaldık. Uluslararası toplumdan da bu konuda çok daha fazla destek almayı beklemiştik. Yarın Belçika'da Avrupa Birliği'nin yetkilileriyle bir toplantı yapacağız. Belçikadaki toplantıda bu konuları ele alacağız. Temenni ederim ki daha farklı neticeler alarak Belçika'dan ayrılırız.
Suriye'nin İdlib kentinde aslında çok önceden atmamız gereken bir adımı attık. Uluslararası anlaşmalara uygun şekilde ülkemizdeki yabancılara diledikleri yere gidebilme imkanı tanıdık. Yunanistan sığınmacıları dövüyor, işkence ediyor, denizde botlarını delmeye çalışarak durdurma yoluna gidiyor. Bu duruma Avrupa sessiz kalıyor, hatta destek veriyor. Bu durum, Mehmet Akif'in 'Tek dişi kalmış canavar' dizesini hatırlatıyor. Türkiye olarak bu vahşeti tüm uluslararası platformlarda gündeme getirmeye ve mazlumların hakkını savunmaya kararlılıkla devam edeceğiz.
Ben sınırlarımızda kurulmaya çalışılan terör koridorunu parçalama ve halkını katleden rejimi durdurma konusunda çok önemli başarılar elde ettiğimize inanıyorum. Tek başımıza yürüttüğümüz mücadeleyle bu trajedinin önüne geçerek, tüm dünyaya bir kez daha insanlık dersini gösterdik. Ülke sınırımıza yaklaşan 1,5 milyon yeni sığınmacı sebebiyle yeni bir yükle karşı karşıya kaldık. Suriye'nin İdlib kentindeki durumun rejimin saldırganlığı yanında gerilimin giderek tırmanması üzerine diplomatik çözüm arayışlarımızada hız verdik.
Türkiye'nin Suriye topraklarını işgal ve ilhak etmek gibi bir planı hiçbir zaman olmadı. Bizim tek gayemiz 3,6 milyon Suriyeli'yle sınırlarımıza dayanan 1,5 milyon İdlibli'nin güvenle evlerine dönmelerini sağlayabilmek. Biz Suriye'de bulunduğumuz bir aylık dönemde toplam 59 şehit verdik, buna karşın rejimin toplam 4300 unsurunuda imha ettik.
Başlatıla Bahar Kalkanı bölgesinde eğer ki verilen sözler tutulmazsa, buraları kendi yöntemimizle temizleme hakkımızı saklı tutuyoruz, bunu da söylüyorum. Rejimin anlaşmayı bozması halinde, daha şiddetli bir şekilde bu zalimlerin üzerine çökeceğiz. Benim temennim inşallah tüm taraflar sözlerine sadık kalır. Yoksa her zaman yaptığımız gibi kendi belirlediğimiz yolda yürümeyi sürdüreceğiz" dedi.