Kanundaki boşluk dolandırıcılara yarıyor
Kanunlardaki boşlukları kullanan dolandırıcılar bir çok kişinin mal varlığına kolayca tedbir koyduruyor.
Son günlerde Türkiye genelinde dolandırıcılar, yasalardaki boşluklardan yararlanarak sahte senetle milyonlarca liralık vurgun yapıyor. Mağdurların haczi durdurması için ödemesi gereken bedelin yüksek olması da dolandırıcıların ekmeklerine yağ sürüyor.
Gün geçtikçe sahte senet veya imza yöntemi ile dolandırılan kişilerin sayısı daha da yükseliyor. Ülke genelindeki binlerce mağdur mahkeme kapılarını aşındırırken dolandırıcılar ise kanunda olan boşlukları kullanarak kendilerine yeni kurbanlar buluyor. Son olarak kamuoyu gündemine gelen iş adamının 2,3 milyon (35 milyon TL) avro dolandırılması, bunlardan sadece birisi oldu. Milyoner iş insanı kendini “Kargocu” diye tanıtan kişinin gösterdiği kâğıda imza atarak milyonlarca lira dolandırıldı. Mağdur İbrahim Hazer, kendi yaşadığı mağduriyeti başkanlarının yaşamaması için yasaların düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Özellikle kanunda yer alan “Belge sahte olsa da icra ve haciz durdurulamaz” hükmü, çoğu vatandaşın bu tür davaları kaybetmesine neden olabiliyor.
BİR İMZA ATTI, 35 MİLYON LİRA DOLANDIRILDI
Dolandırıcıların tuzağına düşen mağdur adına düzenlenen senedin sahte olduğunu kanıtlaması için menfi tespit davası açması gerekiyor. Bu süre zarfında ise kişinin bütün mal varlığına el konuluyor. Haciz işleminin başlamaması için, bahse konu olan senedin üzerindeki meblağının yüzde 20’si kadarının teminat olarak yatırılması talep ediliyor. Senedin üzerindeki rakamın büyük olması durumda da mağdur kişi bu talebi karşılayamıyor. Dolasıyla davayı kaybederek ve kısmen hukuki bir zeminde dolandırılmış oluyor. Teminat miktarının yatırılması durumda da davanın sonuçlanması üç yıla kadar uzayabiliyor.
“KANUN DEĞİŞMELİ”
Avukat Ahmet Karaöz, son dönemde bu tür dolandırıcılık olaylarının arttığını belirterek “Bu da yasada olan açıklardan kaynaklanıyor. İcra Hukuk Mahkemelerinin denetim yetkileri 2014 yılında sınırlandı. İmzanın sahteliği veya kriminal incelemesi tarafına bakmadan karar verir hâle geldiler. Sahte senet veya sahte imza tespiti için ‘Menfi Tespit Davası’ açılması gerekiyor. Bunun için de bir belge üzerindeki bedelin belli bir kısmını nispi harç olarak yatırılması lazım. Bu harçlar yüksek harçlar. Bu bedeli yatırmadığınız takdirde haciz durdurma ve tedbir kaldırma işlemini yapamıyorsunuz. Dolasıyla dava sürüp gidiyor. Bu süre zarfında mağdur kişi daha da mağdur oluyor” şeklinde konuştu.
Dolandırıcıların tuzağına düşen Hazer ise “Soruşturmanın başlaması için, senet bedelinin yüzde 20’sini teminat olarak yatırmamız gerekiyordu. Hemen 5 milyon 280 bin liralık ödemeyi yaptık ve icra takibi durduruldu. Başsavcılık soruşturma başlattı. Dosya incelemede. Emniyet ekipleri, bu işin için tecrübesiz değil, büyük çetelerin iş olduğunu söylediler. Soruşturma neticesinde operasyonlara başlanacağı ve bu çetenin çökertileceğini belirttiler. Bu olay herkesin başına gelebilir. Zaten duyuyoruz, medyadan okuyoruz. Hep aynı yöntem. Bir tek imzayı doğru kabul edip insanların birikimlerine haciz koymak, icra başlatmak ne kadar doğru? Hadi benim imkânım vardı ve icranın durması için gereken parayı ödedim. Olmayan kişi ne yapacak? Soruşturma başlaması için nereden bu kadar parayı bulacak. Sistemin değişmesi lazım” dedi.