Karaman'da baro 19'uncu genel kurulu başladı

ABONE OL

VİDEO SİSTEME YÜKLENİYOR..Karaman'da Karaman Barosunun 19'uncu olağan genel kurulu başladı. Mevcut Başkan Oktay Yılmaz'ın tek liste ile girdiği genel kurulda başka bir aday çıkmadı. Yılmaz konuşmasında hükümetin politikalarının yanı sıra mevcut Barolar Birliğinin politikalarını da sert bir dille eleştirdi.

2014 yılında tüm siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının desteği ile 5 oy farkla seçimleri kazandığını belirten Yılmaz bugün yine tüm meslektaşlarının ,  tüm siyasi partilerin ve tüm sivil toplum kuruluşlarının desteği ile tek adayla seçime girmenin haklı gururunu taşıdığını söyledi.

Avukatlara yönelik yaptığı konuşmasında görevde bulunduğu süre boyunca, verdiği sözleri yerine getirmek ve avukatlık mesleğinin karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm bulmak için kararlılıkla çalıştığını belirten Yılmaz şöyle konuştu; Mesleğimizin onurunu korumak, meslektaşlarımızın haklarını savunmak ve ortak sorunlarımızı çözmek için yola çıkarken, her adımda sizlerin güveni ve desteği en büyük motivasyon kaynağımız oldu.

Bu süreçte, yönetim kurulumuz ile birlikte meslektaşlarımızın çalışma koşullarını iyileştirmekten baromuzun kurumsal kapasitesini güçlendirmeye kadar birçok alanda somut adımlar attık. Gelişen ihtiyaçlara ve güncel sorunlara yanıt vermek adına çeşitli faaliyetler düzenledik, eğitim programları ve etkinliklerle meslektaşlarımızın yanında olduk.Dün de, bugün de, yarın da hiç bir bahanenin arkasına sığınmadan; lafta değil fiilen meslektaşlarımızın yanında yer aldık, haklarını savunduk; sorunlarını dile getirdik.

Her zaman ulaşılabilir olduk, kapımız hep açıktı; meslektaşlarımızla birlikte ve yan yanaydık. Avukatlık mesleğinin karşılaştığı zorluklara çözüm üretmek için her platformda mücadelemizi sürdürdük, mesleğimizin itibarını korumak için çalıştık. Hukuk üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkelerini savunmayı en önemli görevlerimiz arasında gördük ve bu değerleri koruma adına kararlılıkla mücadele ettik. Baromuz, hukukun üstünlüğüne olan sarsılmaz inancı ve Cumhuriyetin temel niteliklerine derin bağlılığıyla, yalnızca meslektaşlarımızın haklarını savunmakla kalmayıp, toplumun en savunmasız kesimlerine de kalkan olmayı görev edinmiştir. 

Kadınların, çocukların, doğanın ve tüm canlıların haklarını koruma konusundaki kararlılığıyla, baromuz insan onuruna yaraşır bir adalet sistemi için her türlü zorluğun üstesinden gelmeğe hazır, köklü ve güvenilir bir hukuk kurumu haline gelmiştir.

Baro organlarına seçilecek meslektaşlarımızla birlikte avukatlık mesleğinin karşı karşıya olduğu tüm zorluklarla mücadeleye devam edeceğimizi, hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını ve insan haklarını her koşulda savunacağımızı, Karaman Barosu’nun kurumsal gücünü daha da artıracağımızı ve meslektaşlarımızın haklarını korumak için güçlü bir irade ve azimle çalışacağımızı bir kez daha vurgulamak isteriz.

Avukatlık mesleğinin geleceğini hep birlikte inşa etmek için sizlerin görüşleri ve önerileri her zaman yol göstericimiz olacaktır.  Bu yeni dönemde de, sizlerin güvenine layık olma sorumluluğuyla, mesleğimizi daha da ileriye taşımak, daha güçlü bir baro ve dayanışma içinde bir meslek icra etmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.
Ekonomik, hukuki ve mesleki olarak çok zor bir süreç yaşamaktayız.

Bu kadar olumsuzluğa rağmen, söz verdiğimiz gibi; Karaman Barosu’nu ülkemizin  örnek Barosu haline getirmenin vicdani rahatlığı ve haklı gururu içerisindeyiz.

Baromuzun tüm çalışmalarını örnek olma bilinci ile yürütmeye gayret ettik ve başarılı olduğumuz kanaatindeyiz. Bizlere göstermiş olduğunuz güven ve teveccühe de ayrıca teşekkür ederiz. Çalışmalarımızın geneli hepinizce malumdur. Bunların takdirini siz değerli arkadaşlarımıza bırakıyoruz. Önümüzdeki dönemde de artan şevk ve heyecanla, baromuz adaletin tecellisi ve toplumun huzuru için üzerine düşeni fazlası ile yapacaktır. Liyakat, güven, istikrar, tecrübe ve kararlılıkla çok daha güzel işler yapmaya devam edeceğiz.

Avukat “hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının hakkını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartları taşıyan kimse” demektir. Avukat, yargı önünde gerçek ya da tüzel kişilerin haklarını savunur. Onlara hukuk ve yasa işlerinde yol gösterir, yardım eder. Fakat iyi bilinmelidir ki bu onurlu meslek; adliye koridorları, duruşma salonları ve kendi bürolarımızla sınırlı bir iş değildir. Valilik, belediye, üniversite, eğitim, sağlık, sanayi, ticaret başta olmak üzere her alanda yaşanan sorunlarla ilgilenmek, gereken tepkiyi göstermek durumundayız.

Avukat; yaşadığı şehrin ve toplumun, mensubu olduğu kültür ve medeniyetin sorunlarına duyarsız kalamaz. Onun işi, sadece önüne gelen davalara bakmak değildir. Toplumun karşı karşıya kaldığı her sorun; aydın, yol gösterici, uyarıcı, hak ve hakikati savunucu bir kimliğe sahip olan avukatın da davasıdır. Bir avukat; ilgisini, mesaisini, enerjisini, birikimini yalnızca müvekkillerinin işlerine değil ahlaki, içtimai ve kültürel meselelere de ayırmak durumundadır.

Ne yazık ki, hukukun üstünlüğü sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok bölgesinde de büyük bir sınav veriyor. Dünya ve Türkiye genelinde olanlarla ilgili elbette söyleyeceklerimiz vardır.  Kıyımlar, katliamlar, suskun bir dünyanın gözü önünde işlenen binlerce cinayet bir gerçektir. Halen devam ettiğinden başta Filistin , Lübnan ve Doğu Türkistan olmak üzere, masum sivillerin, çocukların ve kadınların hunharca katledildiği coğrafyalarda, bu vahşetler kimi zaman bir hak olarak sunulmaya çalışılmaktadır.  Bizler biliyoruz ki hak, sadece bireysel ya da ulusal çıkarların tatmini için değil, evrensel adaletin sağlanması için vardır.
Bugün savunma hakkının güçlü bir sesi olarak, sadece ülkemiz sınırları içinde değil, tüm dünyada adaletin sesi olmalıyız. Çünkü hak ve adalet, dünyanın ortak meselesidir ve bizler bu mücadelede geri duramayız. Savunmanın sesi daha güçlü çıkmalı, hak arayan hiçbir vatandaş yalnız bırakılmamalıdır. Bu yolu birlikte yürüyeceğimizden ve adaletin bayrağını daha da yükseklere taşıyacağımızdan şüphem yoktur. 


Son günlerde şahit olduğumuz bazı olaylar, genelde ülkemizin, özelde ise Karaman’ın ciddi problemlerle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Problemden kastımız, ekonomik sorunlar değildir. Bugün gelinen noktada en temel sorunlarımız; insanlarda adalete olan güvenin zedelenmesi, eğitimin hemen her kademesinde yaşanan karmaşa, aile kurumuna yapılan saldırılar, kamunun her kesiminde görülen liyakat ve ehliyetsiz atamalar ile cemiyet hayatındaki ahlaki çöküntüdür. Elbette yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının herkesin belini büktüğü acı bir gerçektir. Rızka değil Rezzak’a inanmış kişiler olarak bunların atlatılabileceğine inanıyoruz. Ancak adalet, eğitim, aile, liyakat, ehliyet ve ahlak mecralarındaki yozlaşmanın maliyeti tarif edilemeyecek kadar büyük ve yıkıcıdır. Asıl endişemiz bunlardır.

Adalet mülkün temelidir. İnsanlar adaletin ekmekten daha önemli olduğuna inanmadığı sürece başlarından bela eksik olmaz. Bir toplumda insanlar, özellikle gençler torpille bir yere gelinebileceğine inanıyorsa o toplum ahlaken bitmiş demektir. Halk torpilin geçerli olduğunu düşünüyor ve bunun için kapı kapı dolaşıyorsa o toplum, ne yazık ki, çökmüştür. Bu durum, rüşvet için de adam kayırma için de liyakatsizlik için de geçerlidir. Ahlaken bitmiş olan bir toplum, aslında zihin ve gönül olarak işgal edilmiş bir toplumdur. Böyle bir cemiyetin millî, dinî, ahlaki hassasiyetleri olamaz.

Karaman; son yıllarda boşanma, madde bağımlılığı gibi suçlarda kaygı verici manzara ve istatistiklerle öne çıkan bir şehir hâline gelmiştir. İnsanların aileleriyle vakit geçirmesi için yapılan park, bahçe vb. yerler, ne yazık ki, istenmeyen olayların yaşandığı ortamlara dönüşmüştür. Bu güzide şehir; hemen her gün ulusal basına yansıyan olumsuz haberlerle gündeme gelmektedir.

Gelinen noktada; eğitim, aile kurumunun zayıflaması, millî ve manevi değerlerden uzaklaşma, sosyal medya bağımlılığı, gençliğin kendisine yanlış kişileri rol model alması, televizyonlarda gündüz kuşağında yayımlanan programların olumsuz etkisi gibi pek çok faktörün etkisi vardır. Kanunların ve alınan önlemlerin caydırıcı olmaması suçluları cesaretlendirmektedir. Böyle meselelerde yanlışın değil doğrunun, suçlunun değil haklının yanında durarak halkın adalete olan inancını yeniden tesis etmek durumundayız.

Karamanımız kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış tarih kültür ve medeniyet merkezidir. Örnek uygulamaları hak etmektedir. Atatürk’ün Ata Yurdu , Yunus Emre, Karamanoğlu Mehmet Bey , Türkçe, Mevlana, Piri Reis, Türk Dil Bayramı, Kâzım Karabekir, Bekir Sıtkı Erdoğan gibi değerleriyle anılması ve tanınması gereken şehrimiz  ;  gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinin vazgeçilmez bir parçası olmuştur. 

Karaman, son yıllarda idari anlamda bazı uygulamaların yaşandığı bir deneme yanılma alanı olmuştur. Valilik, garnizon komutanlığı, emniyet müdürlüğü, rektörlük gibi makamlar kısa süreli görev alanları hâline gelmiştir. 2020 yılı itibariyle Karaman; 5 vali, 4 rektör, 3 emniyet müdürü görmüştür. Maksadımız atama merciinin kararını sorgulamak, karar vericilerin iradesini tartışmaya açmak değildir. Takdir, elbette kendilerinindir. Ancak buralara yapılan atamalar, vatandaşla devlet arasındaki güvene dayalı ilişkinin sıhhat ve selametinin, liyakat ve ehliyet kavramlarının sorgulanmasına yol açmaktadır. Sözü edilen önemli görevlerde yaşanan sık değişiklikler, şehrimize gelen yöneticilerin aidiyet duygusunu zayıflatmakta ve motivasyonunu düşürmektedir. Kuşkusuz bu durum yukarıda saydığımız güvenlik, eğitim gibi temel alanlardaki sorunların çözülmesine de mani olmaktadır.
Şehrimize ekonomik anlamda hayat veren Organize Sanayi Bölgemiz söylentilerin, şaibelerin, dedikoduların kıskacından kurtarılmalıdır. Karaman Sanayisi, daha liyakatli ve daha verimli bir ortamda çok daha üst seviyelere çıkacaktır. Bu konuda Karaman sanayicisi, iş adamı ve sanayi kültürüne güveniyoruz. Onlara daha üst seviyede imkânlar tanınmalı önlerindeki takozlar kaldırılmalıdır. 

Lojistik Merkez, Serbest Bölge, Organize Mermer Sanayi, Organize Hayvancılık Bölgesi, Meslek içi eğitim merkezleri gibi fikirler derhal uygulamaya geçirilmelidir. Özellikle alın teri, bilek gücü ile çalışan vefakâr işçilerimizi “ekmek verilen bir kişi” değil, “kurumun emekle, alın teri ile ve bilek gücü ile ortağı olan” bir anlayış gelişmelidir.

Bugün ülkemizde cari olan hukuk sisteminin önemli yasal sorunları vardır. Ceza davalarının geç açılıp geç sonuçlanması, infaz yasasındaki boşluklardan dolayı cezaların caydırıcı olmaması bunlardan yalnızca birkaçıdır.Özellikle toplumu yakından ilgilendiren Boşanma davalarının kesinleşmesinin çok uzun sürmesi nedeni ile nesebin düzeltilmesi davalarının açıldığı görülmektedir. 

Sorunlar o kadar çoktur ki yargı, Türkiye’de temel sorun alanlarından biri hâline gelmiştir. Son günlerde yapılan bazı kamuoyu araştırmaları, yargıya duyulan güvenin her geçen gün azaldığını göstermektedir. Yargının işleyişine yönelik halkta oluşan güvensizlik hissi ve toplumda güçlü bir şekilde kendisini hissettiren adalet arayışı ve beklentisi, yargının kendisinden beklenen özgürlükleri koruma ve adalet dağıtma işlevini gereği gibi yerine getirememesinden kaynaklanmaktadır. Yargı erkinin, var oluş sebebine uygun biçimde görev icra edememesi, anayasal ve yasal düzenlemelerin eksikliğinden veya yanlışlığından ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden hem yargıya duyulan güvensizlik duygusunun aşılmasına yönelik çözüm arayışlarında hem de yargıda karşılaşılan sorunların çözümünde yasal düzenlemelerin yanında hukuk ötesi parametrelere de odaklanmak gerekmektedir.

Avukat Osmanlıcada “dava vekili” ifadesiyle karşılanmış bir terimdir. İnsanlık, adalet, haksızlık ve zulme karşı çıkmak hepimizin esas ve öncelikli davası olmalıdır. Keza eğitim, ahlak, aile, gençlik, millî kültür gibi meseleler, hepimizin müşterek paydası ve davasıdır. Biz böyle davaların da vekiliyiz. Bu uğurda hep birlikte mücadele etmeliyiz. 

Unutmamalıyız ki bir toplumda ilk sırada anılması gereken ahlaki değer adalettir. Senden benden ondan şundan bundan demeden her zaman adaletle hükmetmektir. Bir toplum adalet için topyekûn mücadele etmelidir. Çıkarları, beklentileri veya zaafları için susan insanların meydana getirdiği toplumların ciddi problemlerle karşılaşması mukadderdir. 
Değerli Arkadaşlar; Meslek olarak toplumda ne kadar önemli bir halka olduğumuzun hepimiz farkındayız. Belki de özel hayatlarımızın idamesinden önce topluma, vatanımıza ve milletimize karşı sorumluluklarımızın farkındayız.

Artan eğitim diplomalarına rağmen yozlaşan ve geriye giden bir toplum kültürüne seyirci kalmamalı, önce kendi branşlarımızda zirveyi zorlamalı sonra da toplumun dertleri ile yakından ilgilenip çözümüne katkı koymalıyız. Meslektaşlarımızın sorunlarını gayet iyi bilmekteyiz. Stajyer avukatlarımızın ruhsat alabilmeleri için ödemeleri gereken ücretleri ödeyemediklerini görmekteyiz. Stajyer avukatlardan ruhsat için ücret alınmamalıdır. Stajyer avukatlarımızın hakim savcı stajyerleri gibi devletten staj yaptıkları süre boyunca uygun görülecek maaşı almaları gerekmektedir. Yeşil pasaport için belli bir kıdem şartı öngörülmemelidir. Silahlanmaya karşı olmakla birlikte hakim savcı meslektaşlarımızın silah yönünden sahip oldukları hakların avukat meslektaşlarımıza da verilmesi gerekmektedir. Yine emeklilik konusunda da hakim savcıların emekli maaşı nispetinde avukatlara da emekli maaşı bağlanmalıdır. SGK primleri meslektaşlarımızın belini bükmektedir. CMK ve Adli yardım hizmetlerinde KDV alınmamalıdır. Avukatlar kendi vekaletnamelerini kendileri veya bağlı bulundukları baro kanalı ile çıkartabilmelidir. Vergi yönünden KDV oranları düşürülmelidir. Hukuk fakültelerinin bir çoğu ya kapatılmalı ya da öğrenci sayısı azaltılmalıdır.

Hukuk fakültesinden mezun olup memur olarak çalışan kişilerin , arabuluculuk yapmamaları gerekmektedir. Noterler tarafından verilen Veraset ilamının avukatlar tarafından verilmesi gerekmektedir. Bunların çözüme kavuşturulabilmesi için ülkenin dinamikleri ile barışık bir barolar birliği olmalıdır. Böyle bir barolar birliğinin oluşabilmesi için elimizi taşın altına koyacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Sözlerimi muhteşem tarihimizde “Kanuni” ünvanıyla anılan tek kişi olan Kanuni Sultan Süleyman’ın, devrin şeyhülislamı Ebussuud Efendi için söylediği sözleri paylaşarak bitirmek istiyorum:  Büyük hükümdar, 1566 yılında son seferi olan Zigetvar seferine giderken yanında Ebussuud Efendi’yi de götürür ve onun için “Hâlde hâldaşım, sinde (mezarda) sindaşım, ahiret karındaşım, tarik-i hakta (hak yolunda) yoldaşım” ifadesini kullanır. Ulu hakanın hayatı boyunca böyle veciz sözlerle adını andığı tek kişi, bu yargı adamı olmuştur.

Cihan padişahının asıl kastettiği, hayatın her sahnesinde hak ve adaletten ayrılmamaktadır. İşte bizim de şartlar, imkânlar, gerçekler ne olursa adalet temel şiarımız olmalıdır. Bu yolda hem şahsımla beraber yürüyecek olan arkadaşlarıma hem de havasını soluduğumuz, suyunu içtiğimiz bütün meslektaşlarıma teşekkür eder, saygılar sunarım"







karaman baro barolar birliği hükümet mesaj oktay yılmaz karaman barosu genel kurul